Abdürrezzâk Kâşânî (736/1335), Istılâhâtu’s-sûfiyye

M. 1335
- A +

Abdürrezzak el-Kâşânî’nin (ö. 736/1335) bağlı olduğu İbnü’l-Arabî geleneğinin temel kavramlarına dair kaleme aldığı Arapça tasavvuf sözlüğüdür. Kâşânî, yaşadığı dönemdeki ilim ehlinin kendisinin daha evvel telif ettiği Fusûsu’l-hikem ve Menâzilü’s-sâirîn şerhleri ile Te’vîlâtü’l-Kurân isimli tefsirinde kullandığı tasavvufî terimlerin yeterince anlaşılmadığından bahsederek söz konusu kavramları şerh etmesini istemeleri üzerine bu kitabı yazdığını belirtir. Bunun yanı sıra eserinde diğer müelliflerin kitaplarına almadığı tasavvufî terimlere yer vermeye çalıştığını ve onların özet olarak değindikleri ıstılahları detaylandırdığını söyler.

İlhanlı Veziri Gıyâseddin Muhammed b. Reşîdüddin adına onun görevde bulunduğu 727/1327 ile 735/1335 tarihleri arasında kaleme alınan Istılâhât bir giriş ve iki ana bölümden oluşur. Birinci bölümde 510 kadar tasavvufî terim daha kolay bulunabilsin diye ebced harf sırasına göre izah edilir. Elif harfinin zât-ı ahadiyyeti itibarıyla Hakk’a delalet ettiği şeklindeki tanımıyla başlayan eser gayn harfi ile sona erer. Gayn ise kalpte müşahedeye engel olan ince perdeye işaret eder. Böyle bir perde imana mani olmadığı için ibadet ve taatlerden hâsıl olan tasfiye ile ortadan kaldırılabilir. İkinci bölüm ise Herevî’nin Menâzilü’s-sâirîn’de yer verdiği 100 mertebeden her birinin “başlangıç (bidayet), kapılar (ebvâb), muamelat, ahlâk, usûl, aşılması istenen vadiler, hâller, velayet, hakikat ve nihayet” olmak üzere on kısımdaki anlamları gösterilerek menzil sayısı 1000’le tasnif edilecek şekilde işlenmiştir. Müellifin müstakil Menâzil şerhinin dışında telif ettiği ve Elf Makâm olarak adlandırdığı bu kısım yine bir anlamda Menâzil’in şerhi mahiyetindedir.

Kâşânî Istılâhât’ta kavramları açıklarken büyük ölçüde İbnü’l-Arabî’nin tanımlarından istifade etmiş, bazen bu tanımları genişletirken bazen de olduğu gibi aktarmıştır. Her ne kadar amacının sûfîlerin ıstılahlarını daha anlaşılabilir hale getirmek olduğunu söylese de söz konusu gayreti bazı kavramların tam olarak anlaşılmasına yetmemiş ve bu nedenle esere şerhler yazılmıştır. Istılâhât üzerine yazılan ve günümüze ulaşan en kapsamlı şerh Osmanlı tarihçisi İdris Bitlisî’nin babası Hüsameddin Ali Bitlisî’ye (ö. 909/1504) aittir. İkinci tam şerh 2014 yılında Abdurrezzak Tek tarafından yapılmıştır. Ayrıca Abdürrahim b. Şemseddin et-Tebrizî’nin yazdığı hâşiye ile Haydar Amûlî ve Şah Nimetullah-ı Velî’nin (ö. 834/1431) Farsça tercüme ve kısmen şerh içeren risaleleri vardır. Alanında yazılan ilk kapsamlı tasavvuf terimleri sözlüğü olması sebebiyle Istılâhât kendisinden sonra bu meyanda telif edilen Cürcânî’nin (ö. 816/1413) et-Ta’rifât, Tehânevî’nin Keşşâfu Istılâhât, Nahşebî’nin Silkü’s-Sülûk ve Gümüşhanevî’nin (ö. 1893) Câmiu’l-usûl’üne kaynaklık etmiştir. İngilizce, Farsça ve Türkçe tercümeleri bulunan eser Asım İbrahim el-Keyyâlî tarafından tahkik edilmiştir (Beyrut 1425/2005).

Abdurrezzak Tek