- A +

İslâm medeniyetinin en önemli havzalarından birisi Horasan bölgesidir. Hulefâ-i Râşidîn dönemindeki fethinden itibaren Müslümanların hakimiyetinde olan bu bölge konumu itibariyle önceki tarihinde olduğu gibi İslâmî dönemde de çok önemli bir konum teşkil etmiştir. Gerek kuzey-güney gerekse de doğu-batı yönünde seyreden ticaret güzergâhının merkezi bir konumunda yer alan Horasan’ın bu özelliğinin doğal sonucu olarak kalabalık ve zengin bir nüfus potansiyelini barındırdığını belirtebiliriz.

Tarihi Horasan bölgesinin önemli bir vilayeti olan Herat, coğrafî özelliği nedeniyle Horasan’ın batı ve doğu bölgesiyle iletişiminin en rahat sağlandığı bir mevkidedir. Siyasî öneminin yanı sıra yüzyıllara dayanan bir geçmişinin olması, konumunun uluslararası ticaret açısından önem arz etmesi ve İslâm dinînin daha ilk yüzyılda bu bölgede yankılar uyandırması hasebiyle dinî eğitimde de bir ekol oluşturan Herat’ın, bu dinîn temsilcileri için de ayrı bir kıymet ihtiva ettiği bilinmektedir.

Sâsânîler döneminde idarede söz sahibi olan dihkan ve merzûbanların yönettiği Herat, sınırda yer almasından dolayı bazen el değiştiren önemli bir askeri merkez konumunda olmuştur. Şehir, İslâm fetihlerinden biraz önce Orta Asya'dan gelen Eftalitlerin (Akhunlar) hâkimiyeti altında bulunmuştur. Hz. Osman döneminde Horasan’ın fethedilmesinin ardından Herat da sulh yoluyla Müslümanların eline geçmiş ancak Emevîlerin ilk zamanlarında meydana gelen iç savaşlar sırasında elden çıktıysa da Abdülmelik b. Mervan zamanında geri alınmıştır (692). Abbâsî Devleti'nin kurulmasıyla sonuçlanan karışıklıklar sırasında Arap kabileleri arasında meydana gelen çatışmalara sahne olmuştur. Abbasiler sonrasında Gazneliler ve Selçuklular arasında el değiştiren şehir, Sencer'in ölümünden (1157) sonra Oğuzların hâkimiyetine girmiştir. Daha sonraları sırasıyla Gurluların (1175-76), Hârizmşahların (1208-1209), Moğolların (1221) eline geçmiştir. Çatışmaların kendini böyle yoğun gösterdiği bu şehirde süregiden mezkûr savaşlar sonrasında Herat, Ögedey Han zamanında (1229-1241) yeniden canlanmaya başlamıştır. Hülâgû tarafından şehirde Kert hanedanı (1255-138l) kurulmuştur. 1381’den 1507’ye kadar devam eden Timurlular döneminde Herat, büyük bir imar ve sanat faaliyetine sahne olmuştur.

Timurlular sonrasında 1507’de Şeybânî Özbekleri, 1510’da Safeviler tarafından zaptedilen Herat, XVI. yüzyılda Timurlular dönemindeki Dâru’l-mülk-i Horasan (Horasan’ın başkenti) hüviyetini yitirmeye başlamıştır. Bunun en önemli sebeplerinden birisi hiç şüphe yok ki, Şeybânî-Safevî rekabetine dayanan çatışmalardır. Dahası şehir Safeviler döneminde ideolojik olarak şiileştirilmeye çalışılmıştır. Şiileştirme çabası Horasan bölgesinin önceki asırlarda İslâm ilim, düşünce ve kültür merkezi olma özelliğini ve buradan diğer coğrafyalara bunun aktarımını zayıflatacak; Osmanlıların ve Özbeklerin ilmi ve fikri beslenme kaynaklarının kaybını beraberinde getirecektir. Şah İsmail'in ölümünden sonra Özbekler ile Safeviler arasında birçok defa el değiştiren, hatta 1526 yılında bir ara Babürlülerin dahi eline geçen, XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde de Abdalîlerin yönetiminde kalan Herat, Nadir Şah'ın ölümünden sonra bağımsızlığını ilan eden Ahmed Şah Dürrânî (1747-1772) tarafından Afganistan topraklarına katılmıştır. Nihayetinde İranlıların devamlı surette üzerinde hak iddia ettikleri şehrin, 1863 Paris Barış Konferansı'nda kabul edilen bir kararla Afganistan'a ait olduğu açıklanmıştır.

XI. yüzyılda Akdeniz'den Hindistan ve Çin'e giden ana yol üzerinde büyük bir ticaret merkezi olan Herat, özellikle Abbâsîler zamanından itibaren dokumacılıkta isim yapmaya başlamıştır. Bizim kanaatimiz odur ki, Kertler döneminde, Merv ve Belh'in Moğollar tarafından tahrip edilmesinden sonra Batı Asya'dan Doğu Türkistan'a ve Hindistan'dan güneydoğuya giden ticaret yolları Herat'a yöneldiği için şehrin değeri daha bir artmıştır. Açıkça görünen o ki, Herat kültür ve sanat açısından en önemli dönemini Timurlu yönetiminde yaşamış ve bu dönemde ortaya çıkan Herat ekolü Osmanlılardan Babürlülere kadar bütün İslâm sanat merkezlerinde etkisini hissettirmiştir. Bu hususta temsil gücü yüksek bir örnek olarak 1410'da tamamlanan Bağ-ı Sefid’i zikredebiliriz. Nitekim bu sarayın duvarları Çin'den getirilen yeşim taşları ile kaplanmış ve bu taşların üzerine nakış ve resimler yapılmıştır.

Burada hususen tasrih etmek gerekir ki, Hüseyin Baykara döneminde (1469-1506) edebiyat ve sanata, özellikle Türk diline önem verilmiş; Uygurca ve Çağatayca eserler kaleme alınmıştır. Bunun sarih bir numunesi Çağatay edebiyatının en büyük şairi Ali Şir Nevai'nin eserleridir. Diğer taraftan Hüseyin Baykara çeşitli ağaç ve çiçeklerle süslü bir bahçesi olan Cihanârâ sarayı ile kendi adını taşıyan bir cami ve medrese inşa ettirmiştir. Şifâiye adı verilen tıp okulu ve hastane de onun döneminde hizmete girmiştir. Diğer taraftan sanatçıları koruyan ve destekleyen Baykara'nın veziri Ali Şir Nevâî'nin, İncil kanalı üzerinde yer alan Bağ-ı Şah adlı sarayı ile külliyesi de meşhurdur. XV. yüzyılın sonuna doğru mimari eser ve medreselerle süslenen şehir, nüfus bakımından da büyük bir gelişme göstermiştir. Dahası Türk müziğinde Herat ekolü bu dönemde ortaya çıkmış ve en parlak devrini yaşamıştır. 1381-1510 yılları arasında etkili olan Abdülkadir-i Merâgî ve Gulam Şâdî'nin temsil ettiği kabul edilen bu ekolün form, makam ve usul anlayışı ile Osmanlı müziğini büyük ölçüde tesirinde bıraktığı iddia edilir.

Herat ayrıca halıcılık, ciltçilik, hat sanatı, tezhip, bakır işlemeciliği, ipek mensucat, seccade dokumacılığı ve minyatür sanatının geliştiği bir yer olarak da şöhret bulmuştur. En olgun ve verimli çağını Sultan Hüseyin Baykara zamanında idrak eden bu ekolden nesta'lik hattının en büyük üstadı olarak bilinen Sultan Ali Meşhedî ile Mir Ali Herevî, Ca'fer-i Tebrizî ve Sultan Muhammed Nur gibi hattatlar; en ünlüleri Bihzad, Aga Mîrek, Kasım Ali, Mevlânâ Ali, Emir Halil, Hâce Gıyâseddin olan musavvir-nakkaşlar ve Mevlânâ Kıvâmüddin gibi cilt ustaları yetişmiştir.

Gevher Şad Musalla ve Medresesi, Hüseyin Baykara Cami ve Medresesi'nin minareleri, Pul-i Malan Köprüsü, Gazurgah'ta Pir-i Herat Türbesi, Tuman Ağa Medresesi, Taht-ı Sefer bahçesi ve bazı hankahlarla XIII. yüzyıla ait Gurluların Herat Cuma Camii ve Kertlerin Kal'a-i İhtiyarüddin'i günümüze ulaşan Herat’ın tarihi yapılarının başlıcalarıdır.

Ve son olarak daima akılda tutulması mühim bir şey varsa, o da Heratlıların Herevî nisbesiyle anılmalarıdır ki, bu nisbeyle tanınan bazı meşhur simalar şunlardır: Ebû Ali Hüseyin b. İdrisî, Seyfî-i Herevî, Ali b. Ebû Bekir, Ahmed b. Muhammed, Ebû Zer, Abdullah-ı Herevî, Muhammed b. Ataullah ve Mîr Ali. Ayrıca Ubeydullah Ahrâr, Avfî, Yusuf el-Hemedanî, Abdürrezzak es-Semerkandî, Mirhond ve Muinüddin-i İsfizârî.

  • Abdulkadir Macit, Başbakanlık Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında XIX. Yüzyıl Osmanlı- Hokand Hanlığı Münasebetleri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2008.
  • Abdulkadir Macit, Şeybânî Özbek Hanlığı Siyasî, İdarî, Askerî ve İktisadî Yapı, Nobel Yayıncılık, İstanbul 2016.
  • Arminius Hermann Vambery, History of Bokhara from the Earliest Period Down to the Present, Composed for the First Time After Oriental Known and Unknown Historical Manuscripts, Kraus Reprint Corporation, Londra 1979.
  • Burton, “The Fall of Herat to the Uzbegs in 1588”, Iran: İran: Journal of the British Society of Persian Studies, sy. 26 (1988), s. 119-123.
  • J. Toynbee, Between Oxus and Jumna, New York 1961.
  • Ahmet Zeki Velidi Togan, Bügünkü Türkili ve Türkistan Yakın Tarihi, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981.
  • Barthold. “Herat ve Herirüd Boyu”, çev. İsmail Aka, TD, c. 27 (1973), s. 179-192.
  • Baymirza Hayit, Türkistan Devletlerinin Milli Mücadele Tarihi, TTK, Ankara 1995.
  • Böribay Ahmedov, El-Arab ve’l-İslâm fî Uzbekistân Târîh-u Âsya’l-Vustâ min Eyyâmi’l-Üsrü’l-Hâkimeti hatte’l-Yevm, çev. Zâhidullah Menruf, Beyrut 1992.
  • G. Le Strange, The Lands of the Eastern Caliphate, Cambridge 1905.
  • Hândemîr, Târîh-i Habîbü’s-Siyer fî Ahbârı Efrâd-ı Beşer, haz. Celaleddin Hümaî, İntişârât-ı Hayyam, Tahran 1380.
  • İbrahim Kafesoğlu, Harzemşahlar Devleti Tarihi, TTK, Ankara 1956.
  • L. Golombek-D.Wilber, The Timurid Architecture of Iran and Turan, Princeton 1988.
  • Muhammed b. Abdullah Herevi Muiniddin-i İsfirazi, Ravzâtu’l-Cennât fi Evsafi Medineti Herat, tsh. Seyyid Kazım İmam, İntişarat-ı Danişgah-ı Tahran, Tahran 1338.
  • Muhammed Yar bin Arap Kutgan, Musahharü’l-Bilâd (Târîh-i Şeybânîyân), haz. Nadir Celalî, İntişarât-ı Mîrâs-ı Mektûb, Tahran 1385.
  • Muhammed Nazım, The Life and Times of Sultan Mahmud of Ghazna, Cambridge 1931.
  • Osman Çetin, “Horasan”, DİA, c. 18 (1998), s. 234-241.
  • Rafi Samizay, “Herat: Pearl of Khurasan”, Journal of the lslamic Environmental Design Research, sy. 1-2 (1989), s. 86-93.
  • R. N. Frye, “Harat”, El², c. 3, s. 177-178.
  • Recep Uslu, “Herat”, DİA, c. 17 (1998), s. 215-18.
  • W. E. D. Allen, Problems of Turkish Power in The Sixteenth Century, Central Asian Research Centre Press, London 1963.
  • Zahirüddin Bâbür Muhammed b. Ömer Bâbür, Bâburnâme: Babur’un Hatıratı, çev. Reşit Rahmeti Arat, TTK, Ankara 1970.

Atıf Bilgisi

Herat. İslam Düşünce Atlası, https://islamdusunceatlasi.org/mekanlar/herat/28